Tasavvufta Havf: Korkunun, Fakat Çok Şık Olanı!
Ah, korku! Bizim her zaman etrafımızda olan ama göz önüne almadığımız, “yakın dost” bir his. Fakat tasavvufta korku, bildiğiniz türden bir korku değil! Burada korku, biraz daha nazlı, biraz daha derin bir şey. Düşünsenize, bir yandan korkuyoruz ama bir yandan da bir tür “saf sevgi” peşinden koşuyoruz. Korku ama “güzel” korku. Kafanız karıştı değil mi? İşte bu tasavvufun büyüsü!
Erkekler, tasavvufu genelde stratejik bir yaklaşım olarak görürler. Korkuyu tanımlamak, anlamak, ondan sıyrılmak; adeta bir çözüm bulma mekanizması gibi. “Korktum, peki bu sorunu nasıl çözerim?” yaklaşımında olurlar. Ama kadınlar? Ah, kadınlar… Onlar tasavvufa empatik bir bakış açısıyla yaklaşır. Korkuyu hissetmek, anlamak ve bu korkuyu birlikte aşmak… Gerçekten bir korku yolculuğu, ama çok romantik! Her ne kadar eğlenceli bir şekilde yazmak istesek de, korkunun mistik bir hali de var, elbette.
Peki, nedir bu “havf”? Tasavvuf literatüründe havf, Allah’ın kudretinden ve büyüklüğünden korkma anlamına gelir. Fakat bu korku, kaygı veya endişe değil. Bir anlamda, Yüce’yi tanımanın getirdiği derin bir saygı ve bir tür hayranlık korkusu. Tam olarak anlatmak gerekirse, havf; Allah’ın büyüklüğünü ve sonsuzluğunu fark ettiğinizde hissettiğiniz, ama bir türlü tam olarak tarif edemediğiniz o içsel korku! Düşünün, bir gün bir sokakta yürürken dev bir tavuğa denk geliyorsunuz. Evet, dev bir tavuk! Gözlerinizin fal taşı gibi açıldığı, kalbinizin biraz hızla atmaya başladığı anı hayal edin. İşte havf, bir anlamda o dev tavuğun varlığı karşısında duyduğunuz o derin “şey”dir.
Korku ama “soylu” korku! Hani hayatınızda bir noktada bir şey ya da bir kişi size o kadar büyük gelmiştir ki, ona saygı duymaktan başka bir şey yapamazsınız. İşte havf da bu kadar güçlü ve bu kadar derin bir his.
Erkeklerin Havf’a Yaklaşımı: Korkmam, Ama Önlemlerimi Alırım!
Erkekler bir korkuyu yaşar, ama hemen çözüm odaklı bir strateji geliştirmek isterler. Eğer bir hata yapacaklarsa, ne yapacaklarını planlarlar. “Korkuyorum ama bu korkunun üstesinden nasıl gelirimi” düşünürler. Tasavvufta da bu böyledir! Erkekler havf’ı bir problem gibi görür ve çözüm arayışına girer.
Mesela, Allah’ın kudretinden korkmak, ama bu korkuyu bir tür olgunlaşma ve yakınlaşma fırsatı olarak görmek. “Havf’a nasıl daha iyi yaklaşabilirim?” diye düşünüp, kendilerini manevi yolda geliştirme çabasında olurlar. Burada da bir “strateji” vardır, kendini geliştirme planı!
Kadınların Havf’a Yaklaşımı: Korku Hissedilmeli, Kucaklanmalı!
Kadınlar ise… Ah, kadınlar! Korku onların kalbinde derin bir yankı bırakır, çünkü onlar korkuyu hissederken bir yandan da empati yaparlar. Tasavvufun derinliklerinde korku, bir tür derin bağ kurmak gibidir. Allah’ın büyüklüğünü hissetmek, onun kudretine hayranlık duymak… Ama en önemlisi bu korkuyu “kucaklamak.” Kadınlar için havf, sadece bir “duygusal deneyim” değil, ruhsal bir bağlantıdır. Onlar korku ile barış yaparlar, onunla ilişkiler kurar, sonra da bir çözüme kavuşurlar. Yani korkuyu bir ilişki gibi düşünün: Başta biraz mesafeli, sonra onu anladığınızda daha yakın ve sıcak.
Evet, belki erkekler biraz daha “çözüm odaklı”, kadınlar ise “empatik” bir yaklaşım sergiliyor olabilirler. Ama sonuçta, her ikisi de aynı hedefe ulaşmak ister: Korkuyu aşmak, ama ondan bir şeyler öğrenmek!
Havf: Sonuçta, Herkes Korkuyor… Ama Korkuyu Kucaklamak Gerek!
Şimdi diyelim ki, bir gün tasavvufta havf kavramını tartışırken çok ciddi bir şekilde “Allah’tan korkmalı mıyız?” diye düşündünüz. Cevabınız şu: Evet, ama korkuyu bir boğazınızda düğümlenen bir şey olarak değil, bir öğretmen olarak kabul edin. Allah’ın kudretine duyduğunuz bu korku, aslında sizi daha derin bir bilinç seviyesine taşır. Korku, sadece korku değil, bir yolculuktur. Belki de en güzel korku, sizi doğru yolda tutandır.
O yüzden, korkudan kaçmak yerine, korkuyla barış yapın ve hayatı biraz da olsa hafifçe gülerek yaşayın! Kim bilir, belki de bir gün, o dev tavukla bile dost olabilirsiniz. (Ama sakın yanına yaklaşıp “tasavvuf nedir, dev tavuk?” diye sormayın!)
Evet, sevgili okurlar, korkuya dair düşünceleriniz neler? Havf hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu “korku” meselelerini nasıl ele alıyorsunuz? Yorumlarda buluşalım, sohbet edelim!