İzzet Sahibi Olmak Ne Demek?
Tarihsel ve Kavramsal Arka Plan
“İzzet sahibi olmak” ifadesi, üzerinde sıklıkla konuşulan, ancak derinlemesine düşünülmediğinde yüzeysel anlaşılabilen bir değer kavramıdır. Sözlük anlamı bakımından “izzet”, insanın yenilmesine engel olan şey; üstünlük, şeref, haysiyet, kuvvet ve güç sahibi olmayı ifade eder. :contentReference[oaicite:0]{index=0} Arapça kökenli “ʿizz” kelimesinden türemiştir ve klasik sözlüklerde “şerefi yücelten, alçalmaktan koruyan durum” olarak tanımlanır. :contentReference[oaicite:1]{index=1}
Tarihsel olarak, izzet kavramı özellikle toplumsal statü, onur, haysiyet ve güç ilişkileri bağlamında görülmüştür. Örneğin İslam düşüncesinde izzet, yalnızca bireysel bir değer değil; aynı zamanda inançla, ilimle, toplumsal sorumlulukla ilişkilendirilen bir özellik olarak ele alınmıştır. [1] Kur’ân’daki kullanımında izzet, hem Allah’a ait bir sıfat hem de müminlerin sahip olması gereken bir vasıf olarak yer alır; buna karşın insanın kibri, gururu söz konusu olduğunda izzetten sapma, “zillet”e düşme riski taşır. [2]
Bu kavramın bugünkü toplumsal hayatımızda hâlâ önemli bir yeri vardır. “İzzet sahibi olmak” yalnızca bireyin kendine değer vermesi değil, aynı zamanda sosyal ilişkilerinde, mesleğinde, ailesinde ve kamusal alandaki duruşunda gördüğü saygıyı da kapsar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, izzetin “görünür üstünlük” ya da “kibir” ile karıştırılmamasıdır. Klasik İslam ilahiyatı literatüründe bu ayrım netçe yapılır: “İzzet” gerçek değer ve onur halini; “kibir” ise bu değeri doğru tanımama haliyle ilişkilidir. [1]
Akademik Tartışmalar ve Güncel Yaklaşımlar
Günümüzde sosyal bilimler ve psikoloji açısından “onur”, “saygınlık”, “itibar” gibi kavramlar sıklıkla incelenirken, “izzet” kavramı da özellikle kültürel bağlamlarda yeniden değerlendirilmektedir. Örneğin, toplumsal statü araştırmalarında bireylerin “saygınlık düzeyleri”, grup kimlikleri ve sosyal sermaye bağlamında izzet kavramına işaret eder. Ayrıca, izzetin kaybı ya da aşırı izzet arayışı, bireylerde psikolojik sıkıntılara, aidiyet krizlerine ya da toplumsal patlamalara sebep olabilir.
Akademik literatürde bir yönüyle izzet, güvenlik ve psikolojik iyi oluşla ilişkilendirilir: insan kendini değersiz hissettiğinde izzet hissi zedelenmiş olur; bu da özgüveni, sosyal bağlarını ve toplumsal işlevini etkiler. Öte yandan toplumsal düzeyde izzet, kolektif kimliklerde, göçmen çalışmalarında ya da azınlık gruplarının durumu incelenirken “hainlik”, “kamu saygınlığı” ve “toplumsal onur” gibi başlıklarla gündeme gelir.
Klasik düşünceyle bağlantılandırırsak, izzet sahibi olma durumu sadece bireysel bir hedef değil; etik bir duruş ve toplumsal sorumlulukla da bağlantılıdır. Güncel tartışmalarda bu bağlamda şu sorular öne çıkar: Bir birey toplum içinde ne zaman gerçekten izzet sahibi sayılır? Saygınlık, statü ya da maddi güç üzerinden mi ölçülmeli? Ve “izzet kaybetmek” ne anlama gelir? Bu sorular, “izzet sahibi olmak ne demek?” sorusuna daha geniş bir çerçeveden bakmamızı sağlar.
İzzet ve Toplumsal İlişkiler
Toplum içinde izzet sahibi olmak, yalnızca “başarılı olmak” ya da “yüksek makam sahibi olmak” demek değildir. Bu kavram, adalet, dürüstlük, başkalarına saygı, toplumsal sorumluluk gibi değerlerle de iç içedir. Kimi araştırmalar, toplumsal ilişkilerde izzetin bir “karşılıklı saygı” ve “beklenti yönetimi” meselesi olduğunu belirtir: Birey kendi topluluğu içinde saygı gördüğünü hissediyorsa, izzet algısı güçlenir; tersi halde toplumsal dışlanma ya da alçaltılma hissi izzet kaybını beraberinde getirebilir.
Dolayısıyla, “izzet sahibi olmak” aynı zamanda bir karşılık ilişkisidir: birey toplum içinde hem hakkını korur hem de başkalarının hakkını gözetir. Bu denge sayesinde kişi yalnızca “saygın kişi” olarak değil, “saygıyla karşılanan kişi” olur. Günümüzde bu anlamda “küresel kıyaslar”, “sosyal medya itibarı”, “mesleki prestij” gibi yeni değişkenler de izzet algısını etkiler; ancak özünde izzet, karakterle, davranışla, tutarlılıkla bağlantılıdır.
Sonuç ve Düşünmeye Daveti
“İzzet sahibi olmak” ifadesi, salt bir sözcük ya da geleneksel bir değer olarak kalmamalıdır. Her biri kendi hayatında izzet anlamına ne yüklediğini sorgulamalıdır. Bu noktada şu soruları kendinize yöneltebilirsiniz: Ben hangi değerler üzerinden izzet sahibi sayılırım? Toplum içinde saygınlık olarak gördüklerim ne kadarı içsel onurumla, ne kadarı dış algıyla ilgilidir? Eğer izzetimi kaybettiğimi hissediyorsam—neden ve nasıl arındırabilirim?
İzzet, statü ya da dış görünüşten çok daha derin bir yerden başlar. Kendi değer sisteminizin farkına vararak, ona uygun yaşamak; başkalarına saygılı olmak; başarınızı alçakgönüllülükle dengelemek; toplumsal bağlarda tutarlı olmak… tüm bunlar izzetin anlamını güncel olarak yaşatır. Unutmayın: gerçek izzet, sadece görünen bir saygınlık değil; ruhun ve toplumsal vicdanın hissettiği onurdur.
—
Sources:
[1]: “İZZET – TDV İslâm Ansiklopedisi”
[2]: “Kur’an’da İzzet Kavramının Anlam Derinlikleri ve Bağlamsal Kullanımları1”